14 Mart 2012 Çarşamba

Denktaş’ı da Tanıyan, Hocalı Katliamı’nı da Bilen Kuşaklar Yetiştirmek: Tarih Eğitiminin Önemi


Siz de “Kim Milyoner Olmak İster” türü yarışmaları izlemeyi seviyor musunuz?
Ben elimden geldiği kadar izlemeye, takip etmeye çalışırım. Kenan Işık’ın karşısında oturmak kadar olmasa da evde bile izlerken o sorulara yanıt vermek insanı terletmeye, heyecanlandırmaya yetiyor.
Bu aralar dikkatimi çeken bir şey var. Yarışmacılar sorulan sorular tarih ile ilgili olduğu zaman genellikle duraklıyor, zorlanıyor, eleniyor ya da pas edip yarışmadan çekiliyor. Yani tarih soruları bir anlamda kopma noktası işlevi görüyor yarışmada…
Tarih yapmaktan tarih yazmaya fırsat bulamamış bir ulus olduğumuzu söyleyip dururuz ya, aynı şekilde ne kendi tarihini ne de dünya tarihini okumayan bir ulusuz. Bilgilerimiz olsa olsa en fazla lise yıllarından kalmadır. Bildiğimiz Türk tarihi Atatürk’ün ölümüne kadar ancak gider. Ya sonrası? Örneğin Türkiye’de çok partili hayata geçişi, köy enstitülerini, 68 kuşağını, Deniz Gezmiş’i Kıbrıs harekatını, Rauf Denktaş’ı biliyor, tanıyor muyuz?
Bilmediğimiz, tanımadığımız o kadar açık ki? Hatırlayın Rauf Denktaş’ı tanıyamayan o yarışmacıyı! Ömrünü Türk davasına adayan, Türk tarihine altın harflerle yazdıran Rauf Denktaş’ı bile tanıyamayacak bir tarih bilgimiz, bilincimiz var. Üstelik o yarışmacının master eğitimi aldığını düşünürsek sorunun boyutları çok daha iyi anlaşılabilir. Düşünün, master yapan birisi Rauf Denktaş’ı bile tanımıyorsa,  bu ülkenin lise mezunu sıradan bir yurttaşının Hocalı katliamını duymamasını sıradışı karşılayabilir miyiz?  Hocalı’da insanlığın gözleri önünde yüzlerce Türk’ün can verdiğini bilmemesini ayıplayabilir miyiz?
Peki sizce suç o kişinin mi, yoksa ona gerekli yurttaşlık eğitimini tam olarak veremeyen eğitim  sisteminin mi? Eğitim sitemini öyle bir yapboza dönüştürmüşüz ki, en zeki beyinleri bile robot olarak mezun edecek, düşünmek yerine ezberciliği tercih edecek kuşaklar yetiştirmişiz. Cumhuriyet’in başlarındaki Köy Enstitüleri’nin kendi kendine yeten, üretmeyi bilen, teorik eğitimi uygulama ile pekiştiren kuşaklar yetiştirmesinin üzerinden ne kadar zaman geçti ki?
Evet, asıl sorun eğitim sistemimiz. En zeki insanları bile öğüten, her yıl değişen eğitim sistemimiz. O yüzden tarih hakkındaki tüm bilgimiz ancak okul sıralarında ders kitaplarından öğrendiklerimizle kalıyor, sonrası hakkında hiçbir şey bilmiyor, bilmediğimiz gibi merak bile etmiyoruz. Oysa insanın kendi tarihini bilmesi geleceğini güvence altına almasının, geçmişte yapılan hataları tekrarlamamasının en kolay yoludur. Bu yüzden tarih eğitimine gerekli önem verilmelidir.
Fakat bu noktada önemli olan ve altı çizilmesi gereken bir diğer konu ise insanın okul sıralarında öğrendikleri ile yetinmemesi, tarih konusunda son derece büyük bir okyanus olan internetteki özgün siteler ile kendisini geliştirmesidir. Örneğin Serenti gibi özgün tarih siteleri sayesinde lise yıllarında öğretilmeyen Türk tarihine erişebilir, resmi tarihin biraz daha dışına çıkabilirsiniz. Bu tür sitelerle gelecek kuşaklar ömrünü Türk davasına adayan Rauf Denktaş’ı da tanıyacak, Atatürk’ün doğduğu evin hangi şehirde olduğunu da bilecek, Hocalı katliamı gibi insanlığın utancı bir olayı da bilecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder